19-04-2010, 16:30
Sen Sanıp
Adamın biri sinemaya gider. Tam sinemada film
başlarken önüne saçını kazıtmış biri oturur ve
sinemanın ışıkları bu saçını kazıtmış adamin
kafasına vurur... Arkasındaki adam bir türlü
filmi izleyemez. Adam içinden "Şunun ensesine
bir tane yapıştırayım" der sonra "Oğlum adam
iri yarı...Ellese bile beni parçalar" diyip
vazgeçerken yanına Temel oturur..
Adam Temel'e dönup "Şu kafasını kazıtmış
adamın ensesine bir tane vur sana 5 milyon
verecem" der.Temel de dayanamaz adamın ensesine
bir tane yapıştırır ve devam eder "Ulan Hasan
sen burada mıydın" der. Adam dönüp ; "Ne Hasanı
kardeşim" der Temel de "Pardon kardeşim
karıştırdım" der ve adam önüne dönünce 5
milyonunu alır.Adam dayanamaz ve Temel'e dönüp
"Kardeş bir tane daha yapıştır sana 10 milyon
verecem" der.Temel bir tane daha adamın ensesine
vurur ve ilave eder "Hasan sensin be yeme beni"
Adam dönüp "Hasan değilim kardeşim be " diyip
ön koltuklardan birine oturur.
Temel'inyanındaki adam artık filmi bırakıp bu
kafasını kazıtan adamı aramaya başlar ve bulur
hemen Temel'e dönüp "Bak kardeşim işte oraya
oturmuş. Git ensesine bir tane daha vur sana
cebimdeki tüm parayı verecem" der.
Temel hemen kafasını kazıtmıs adamın arkasına
geçip ensesine bir tane yapıştırıp "Ulan Hasan
burda mıydın, ben de yarım saattir arkadaki
adamı sen sanıp ensesine vuruyorum"
Ateist
Ateistin biri ormanda yürürken konuşuyormuş:
"Bu kozmik güçler ne kadar güzel şeyler yapabiliyor"
diye.Sonra adamın arkasına bir ayı takılmış ayı
arkada adam önde koşuyorlarmış Adam bir anda "ALLAH!"
diye haykırmış o anda sular donmuş,ayı donmuş
yaprak kımıldamıyor yukarıdan bir ses : "Ooo adımı
anmazdın ne oldu da böle haykırdın?"
Ateist bakmış kıvırmak gerekiyor.Demiş ki:
Tanrım ben hatamı anladım artık inanıyorum
"Yok öyle sen 50 küsur yıl inanma sonra başın sıkışınca
inanıyorum de" demiş tanrı.Bakmış iş kötüye gidiyor.
"Tamam tanrım beni affetmiyorsun bari şu ayıya iman ver"
demiş. Tanrı:"Bak o olur" demiş. Her şey eski haline
dönmüş ateist ayıdan artık kaçmıyormuş ne de olsa imana
geldi ayı diye.Ayı birden dile gelmiş Allah’ım
sana inandım senin için oruç tuttum şimdi de
senin verdiğin rızıkla...
Tanıyın
Biyoloji dersinden yapılacak sınav
için sınıftaki herkes acayip çalışmış,
notlar fotokopiler havada uçuşmuş.
Daha sonra sınavın yapılacağı gün Kaynakwh:![[Resim: smiley.gif]](http://www.webhatti.com/smiley.gif)
gitmişler bir de bakmışlar, ortada
kağıt kalem yok sadece sıra sıra
>mikroskoplar. Hocada başlarında
bekliyorken demiş ki, "Bu mikroskoplarda
bir böceğin bacağı var, sınavınız
bacağından böceği tanımak" Tabi
hemen itirazlar ama fayda etmemiş, hoca
dediği dedik.Öğrenciler mikroskopların
başına geçmiş. Ama bir şey yapamıyorlar.
En sonunda biri dayanamamış, kapıyı
çarpıp çıkmış. Hoca arkasından seslenmiş
"Kimsin ulan sen, kapıyı çarpıp
çıkıyorsun?" Kapı hafifçe
aralanmış ve bir bacak uzanmış"
Tanısana hadi lan tanısana kim olduğumu"
Not
Yaşlı Fred, hastaneye kaldırılmış. Ailesi, aile
papazını da kendilerine eşlik etmesi ve gereği
halinde görevini yapması için çağırmış.Papaz ve
aile efradı yatağın etrafında beklerken,
Fred'in durumu anıden kötüleşmiş.
Yatağından yarı doğrularak, el işaretleri ile
yazacak bir şeyler istemiş.Papaz, anlayışlı bir
şekilde,Fred'e bir kağıt ve bir kalem uzatmış.
Fred titreyen ellerle hızlı hızlı kağıda bir
şeyler yazıp kağıdı papaza uzatmış ve aniden ölmüş.
Papaz, böyle acılı bir anda kağıttakileri okumanın
doğru olmayacağını düşünerek kağıdı cebine sokmuş.
Birkaç gün sonra, Fred'in cenazesı sırasında,
Fred'in verdiği kağıdın cebinde olduğunu hatırlamış.
Cenazenin gömülmesinden hemen önce,Papaz ileri çıkarak: Kaynakwh:![[Resim: smiley.gif]](http://www.webhatti.com/smiley.gif)
"Sevgili Fred, ölmeden hemen önce benden kağıt
isteyerek birşeyler yazdı. Zamanı uygun olmadığı
için o anda bakmadım fakat şimdi, hepinizin önünde
bu notu okumak istiyorum" demiş ve cebinden kağıdı
çıkararak yüksek sesle okumuş:"Lütfen bir adım sola
çekil. Oksijen hortumuma basıyorsun!"
Roket Yakıtı
Dallas'daki NASA uzay üssünde, üs komutanı,
George ve Bob adındaki astronotları yanına çağırıp,
ertesi gün çıkacakları Mars yolculuğu hakkında
son talimatları verir ve bu zor yolculuğun
öncesinde uyumak üzere evlerine gitmelerini söyler.
Her iki astronot da, talimata uyup evlerine
giderler. George tam uyumak üzereyken telefon
gelir. Arayan Bob'dur.
"Alo, George. Ben Bob. Uyudun mu?"
"Henüz değil."
"Ben çok heyecanlıyım. Uyku tutmadı. Sana da
uyarsa, benimle birlikte içmeye ne dersin?
Uzun süre içki içemiyeceğiz..."
"Ok."
Bir saat sonra George ve Bob buluşurlar, bir
bara girip içki söylerler.Barmen tam içkiyi
verirken ikisine de dikkatlice bakar.
"Hey men. Sizi tanıdım. Yarın Mars'a gidecek
astronotlarsıniz. Size içki verdiğim ortaya
çıkarsa bir daha Dallas'ta ekmek yiyemem ben.
Kusura bakmayın."
George ve Bob barmenle tartışmalarına rağmen o
barda içki içemezler. Başka barlarda şanslarını
denerler; ama TV programlarını sürekli izleyen
barmenler onları her seferinde tanırlar ve içki
vermeyi reddederler.Marketlerde kapalıdır. Tam
eve dönmeye karar verdiklerinde Bob'un aklına
bir fikir gelir.
"Yahu George'cuğum. Bizim uzay roketine koydukları
yakıtın kokusunu hatırlıyor musun? Aynı viski
gibiydi. İstiyorsan ondan içelim."
Birlikte uzay üssüne girerler. Kontrol etmek
bahanesiyle yakıt tankının yanına gelirler.
Kimse şüphelenmez. Onlara güvenmeyip te kime
güveneceklerdir ki zaten. Ertesi sabah füzeye
binecek olanlar onlardır.George ve Bob yakıt
tankından aldıkları yakıttan birer kadeh
içerler; sonra da evlerine giderler. George
tam uyumak üzereyken telefon çalar. Arayan yine
Bob'dur.
"Alo George. Yine ben. Rahatsız ettim ama kusura
bakma. Sana birşey sormak istiyorum. Karnın
ağrıyor mu?"
"Evet Bob. Hem de çok."
"Peki. O zaman sakın gaz çıkarayım deme. Ben
seni TOKYO'dan arıyorum..."
Adamın biri sinemaya gider. Tam sinemada film
başlarken önüne saçını kazıtmış biri oturur ve
sinemanın ışıkları bu saçını kazıtmış adamin
kafasına vurur... Arkasındaki adam bir türlü
filmi izleyemez. Adam içinden "Şunun ensesine
bir tane yapıştırayım" der sonra "Oğlum adam
iri yarı...Ellese bile beni parçalar" diyip
vazgeçerken yanına Temel oturur..
Adam Temel'e dönup "Şu kafasını kazıtmış
adamın ensesine bir tane vur sana 5 milyon
verecem" der.Temel de dayanamaz adamın ensesine
bir tane yapıştırır ve devam eder "Ulan Hasan
sen burada mıydın" der. Adam dönüp ; "Ne Hasanı
kardeşim" der Temel de "Pardon kardeşim
karıştırdım" der ve adam önüne dönünce 5
milyonunu alır.Adam dayanamaz ve Temel'e dönüp
"Kardeş bir tane daha yapıştır sana 10 milyon
verecem" der.Temel bir tane daha adamın ensesine
vurur ve ilave eder "Hasan sensin be yeme beni"
Adam dönüp "Hasan değilim kardeşim be " diyip
ön koltuklardan birine oturur.
Temel'inyanındaki adam artık filmi bırakıp bu
kafasını kazıtan adamı aramaya başlar ve bulur
hemen Temel'e dönüp "Bak kardeşim işte oraya
oturmuş. Git ensesine bir tane daha vur sana
cebimdeki tüm parayı verecem" der.
Temel hemen kafasını kazıtmıs adamın arkasına
geçip ensesine bir tane yapıştırıp "Ulan Hasan
burda mıydın, ben de yarım saattir arkadaki
adamı sen sanıp ensesine vuruyorum"
Ateist
Ateistin biri ormanda yürürken konuşuyormuş:
"Bu kozmik güçler ne kadar güzel şeyler yapabiliyor"
diye.Sonra adamın arkasına bir ayı takılmış ayı
arkada adam önde koşuyorlarmış Adam bir anda "ALLAH!"
diye haykırmış o anda sular donmuş,ayı donmuş
yaprak kımıldamıyor yukarıdan bir ses : "Ooo adımı
anmazdın ne oldu da böle haykırdın?"
Ateist bakmış kıvırmak gerekiyor.Demiş ki:
Tanrım ben hatamı anladım artık inanıyorum
"Yok öyle sen 50 küsur yıl inanma sonra başın sıkışınca
inanıyorum de" demiş tanrı.Bakmış iş kötüye gidiyor.
"Tamam tanrım beni affetmiyorsun bari şu ayıya iman ver"
demiş. Tanrı:"Bak o olur" demiş. Her şey eski haline
dönmüş ateist ayıdan artık kaçmıyormuş ne de olsa imana
geldi ayı diye.Ayı birden dile gelmiş Allah’ım
sana inandım senin için oruç tuttum şimdi de
senin verdiğin rızıkla...
Tanıyın
Biyoloji dersinden yapılacak sınav
için sınıftaki herkes acayip çalışmış,
notlar fotokopiler havada uçuşmuş.
Daha sonra sınavın yapılacağı gün Kaynakwh:
![[Resim: smiley.gif]](http://www.webhatti.com/smiley.gif)
gitmişler bir de bakmışlar, ortada
kağıt kalem yok sadece sıra sıra
>mikroskoplar. Hocada başlarında
bekliyorken demiş ki, "Bu mikroskoplarda
bir böceğin bacağı var, sınavınız
bacağından böceği tanımak" Tabi
hemen itirazlar ama fayda etmemiş, hoca
dediği dedik.Öğrenciler mikroskopların
başına geçmiş. Ama bir şey yapamıyorlar.
En sonunda biri dayanamamış, kapıyı
çarpıp çıkmış. Hoca arkasından seslenmiş
"Kimsin ulan sen, kapıyı çarpıp
çıkıyorsun?" Kapı hafifçe
aralanmış ve bir bacak uzanmış"
Tanısana hadi lan tanısana kim olduğumu"
Not
Yaşlı Fred, hastaneye kaldırılmış. Ailesi, aile
papazını da kendilerine eşlik etmesi ve gereği
halinde görevini yapması için çağırmış.Papaz ve
aile efradı yatağın etrafında beklerken,
Fred'in durumu anıden kötüleşmiş.
Yatağından yarı doğrularak, el işaretleri ile
yazacak bir şeyler istemiş.Papaz, anlayışlı bir
şekilde,Fred'e bir kağıt ve bir kalem uzatmış.
Fred titreyen ellerle hızlı hızlı kağıda bir
şeyler yazıp kağıdı papaza uzatmış ve aniden ölmüş.
Papaz, böyle acılı bir anda kağıttakileri okumanın
doğru olmayacağını düşünerek kağıdı cebine sokmuş.
Birkaç gün sonra, Fred'in cenazesı sırasında,
Fred'in verdiği kağıdın cebinde olduğunu hatırlamış.
Cenazenin gömülmesinden hemen önce,Papaz ileri çıkarak: Kaynakwh:
![[Resim: smiley.gif]](http://www.webhatti.com/smiley.gif)
"Sevgili Fred, ölmeden hemen önce benden kağıt
isteyerek birşeyler yazdı. Zamanı uygun olmadığı
için o anda bakmadım fakat şimdi, hepinizin önünde
bu notu okumak istiyorum" demiş ve cebinden kağıdı
çıkararak yüksek sesle okumuş:"Lütfen bir adım sola
çekil. Oksijen hortumuma basıyorsun!"
Roket Yakıtı

Dallas'daki NASA uzay üssünde, üs komutanı,
George ve Bob adındaki astronotları yanına çağırıp,
ertesi gün çıkacakları Mars yolculuğu hakkında
son talimatları verir ve bu zor yolculuğun
öncesinde uyumak üzere evlerine gitmelerini söyler.
Her iki astronot da, talimata uyup evlerine
giderler. George tam uyumak üzereyken telefon
gelir. Arayan Bob'dur.
"Alo, George. Ben Bob. Uyudun mu?"
"Henüz değil."
"Ben çok heyecanlıyım. Uyku tutmadı. Sana da
uyarsa, benimle birlikte içmeye ne dersin?
Uzun süre içki içemiyeceğiz..."
"Ok."
Bir saat sonra George ve Bob buluşurlar, bir
bara girip içki söylerler.Barmen tam içkiyi
verirken ikisine de dikkatlice bakar.
"Hey men. Sizi tanıdım. Yarın Mars'a gidecek
astronotlarsıniz. Size içki verdiğim ortaya
çıkarsa bir daha Dallas'ta ekmek yiyemem ben.
Kusura bakmayın."
George ve Bob barmenle tartışmalarına rağmen o
barda içki içemezler. Başka barlarda şanslarını
denerler; ama TV programlarını sürekli izleyen
barmenler onları her seferinde tanırlar ve içki
vermeyi reddederler.Marketlerde kapalıdır. Tam
eve dönmeye karar verdiklerinde Bob'un aklına
bir fikir gelir.
"Yahu George'cuğum. Bizim uzay roketine koydukları
yakıtın kokusunu hatırlıyor musun? Aynı viski
gibiydi. İstiyorsan ondan içelim."
Birlikte uzay üssüne girerler. Kontrol etmek
bahanesiyle yakıt tankının yanına gelirler.
Kimse şüphelenmez. Onlara güvenmeyip te kime
güveneceklerdir ki zaten. Ertesi sabah füzeye
binecek olanlar onlardır.George ve Bob yakıt
tankından aldıkları yakıttan birer kadeh
içerler; sonra da evlerine giderler. George
tam uyumak üzereyken telefon çalar. Arayan yine
Bob'dur.
"Alo George. Yine ben. Rahatsız ettim ama kusura
bakma. Sana birşey sormak istiyorum. Karnın
ağrıyor mu?"
"Evet Bob. Hem de çok."
"Peki. O zaman sakın gaz çıkarayım deme. Ben
seni TOKYO'dan arıyorum..."